26 Nisan 2011

Bu Eski Vücut

NEIL H. SHUBIN, SA 2009

İnsan anatomisi öğretmeye çalıştığım üniversite laboratuvarımı yenilediği sıralar başladım. Öyle ki bundan daha uygun bir rastlantı olamazdı. Anatomiyi ilk kez öğretmek başlıbaşına bir mücadeledir, ve bunun nedeni yalnızca çok fazla sayıda ismi öğretmek değildir. İnsan vücudunun içine yöneltilen öylesine bir bakış evrim sırasında içimizde bırakılan daha çok bir karmaşaya benzeyen yapıları ortaya çıkarır, damarlar, sinirler ve diğer yapılar vücudun bir tarafından diğer tarafına tuhaf yollardan ulaşırlar.

Vücudun iç yapılarını anlamaya çalışırken, yenilenerek çağdaş bir labaratuvara dönüştürülmesi gereken 100 yıllık bir binada bana bir yer verildi. Duvarları indirip borulara, kablolara ve diğer mekanik aksama baktığımızda görünürde akla uygun olmayan bir kördüğüm gördük; kablolar, teller ve borular binanın her tarafında tuhaf döngüler ve dönemeçler alıyordu. Aklı başında olan hiç bir kimse bu binayı duvarı kaldırdığımızda gördüğümüz dolanmış iç içe geçmiş dağınıklığı düşünerek tasarlamış olamazdı. 1896’da inşa edilen binanın iç donanımı her biri bir önceki dönemde yapılanların üzerine uydurulmuş eski bir tasarımı yansıtıyordu. Eğer bir kablonun ya da borunun kıvrılarak giden yollarını anlamak istiyorsanız tarihsel gelişimlerini ve yıllar boyunca nasıl değiştiklerini anlamak zorundaydınız.

Erkek döl kordonunu ele alalım. Bu kordon testis torbasındaki testisleri penisteki idrar yoluna bağlar. Bu şekilde spermin vücuttan atılması için bir yol oluşturur. Testis torbası penisin hemen yanındadır, bu da insana en iyi tasarımın en kısa yolu alması gerektiğini düşündürür, yani iki yapı arasında doğrudan bir bağlantı. Ancak durum böyle değildir. Döl kordonu testis torbasından yukarı çıkar, kasık kemiği içinde bir tur atar, kalça eklemlerinin altındaki bir açıklıktan aşağıya iner ve nihayet penisteki sidik kanalına ulaşır. Bu dolambaçlı yol -tarihsel bir miras olup- tıp talebelerinin anlaması için olduğu kadar bu nedenle bir tür fıtıktan müzdarip olan erkekler için de bir can sıkıntısı kaynağı olmuştur.

büyütmek için tıklayın

Vücudumuzu anlayabilmek için, mikrop ve kurtçuklardan balık ve pirimatlara kadar onlarla paylaştığımız geçmişimizi incelememiz gerekir. Döl kordonu örneğinde, insan erbezleri gelişimlerine köpek balıkları, balık ve diğer kemikli hayvanlarda olduğu gibi başlar. Erbezleri -dişilerde yumutalıklar, erkeklerde testisler- başlangıçta insan vücudunun üst kısmında, muhtemelen erbezlerine dönüşen dokular arasındaki etkileşim orada olduğu için karaciğere yakın bir konumda oluşmaya başlar. Erişkin köpek balıklarında ve balıklarda, erbezleri tipik olarak yukarıda karaciğerin yanında kalır. Erbezleri bu atasal configürasyonda muhtemelen sperm vücut boşluğunun sınırları içinde gelişebildiği için kalmıştır.

Bizim gibi memeliler balık atalarımıza göre bazı şeyleri değişik yollarla yaparız. Erkek fetus gelişirken erbezleri aşağıya iner. Dişilerde yumurtalıklar ortadan aşağıya rahim ve fallopyan tüplerinin yanına iner. Bu yer değişimi yumurtanın döllenmek için uzun bir yol katetmesini önler. Erkeklerde ise erbezleri daha da aşaşıya iner, vücuttan sarkan testis torbalarına kadar.

Bu özellik sağlıklı sperm üretimi için çok önemlidir. Bir olası neden memeliler sıcak kanlıdır, spermin sayısı ve kalitesi vücudun geri kalan kısımlarından daha soğuk bir ısıda gelişmeye gereksinim duymasındandır. Gerçekten de bir çalışma erkeklerde jokey tipi dar don yerine testis torbalarının sallanmasını sağlayan boxer tipi don kullanıldığında sperm kalitesinin bir kaç faktör arttığını göstermiştir. Dolayısıyla memelilerin testis torbaları daha sıcak olan vücuttan ayrılan spermin geliştiği bir kese olup ısı değiğimine göre yukarı çıkar ya da aşağıya iner (erkekler soğuk duş etkisini düşünün).

Ve işte sorun buradadır. Testislerin kesede yer almaları için uzun bir yol inmeleri gerekir, bu da sperm kordonunun dolambaçlı bir döngü yapmasına neden olur. Ne yazık ki bu döngü erkeklerde vücut duvarında ucuna yakın bir yerde zayıflamaya neden olur. Bir çok fıtık türü bir miktar barsak dokusunun bu zayıf noktadan fırlaması nedeniyle oluşur. Bu fıtık türleri doğuştan olabilir, öyleki bazı barsak parçaları testislerle birlikte hareket eder ve vücut duvarından aşağıya iner. Veya bu zayıf noktadan dolayı yaşam sırasında daha sonraları ortaya çıkar.

Sonuç olarak bazı fıtık türlerine maruz kalma eğilimi insan evriminin aşamalarını; balık geçmişimizi ve memeli bugünümüzü yansıtır.

Hiç yorum yok: